Van Gölü'nde yıllardır süren kuraklık ve insan müdahalesi ekolojik çöküşü hızlandırıyor. Gölün derinliği 100 metreden 40 metreye düştü.
Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü, yalnızca doğal bir zenginlik değil; aynı zamanda Van’ın tarihi, kültürel ve ekonomik belleğinin ayrılmaz bir parçası. Ancak göl, son 20 yılda giderek daha belirgin bir kuraklık tehdidi altında. Aynı zamanda, 1990 yılından bu yana 4 milyon hektar tarım arazisi kaybedildi. Tarım alanlarının yüzde 39’unda erozyon, ülkenin yüzde 73’ünde ise çölleşme riski bulunuyor. Bütün bu göstergeler, su krizinin yalnızca bugünü değil, yarının gıda ve yaşam güvenliğini de tehdit ettiğini ortaya koyuyor.
Van Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği (VAN-ÇEVDER) Başkan Yardımcısı olan Arzu Dinçer, Van Gölü ile ilgili uyarılarda bulundu, kuraklığa dikkat çekti.
İNCİ KEFALİ TEHLİKEYLE KARŞI KARŞIYA
Van Gölü'ne özgü ve sadece bu gölde yaşayan İnci Kefali, her yıl göle dökülen akarsulara göç ederek üreme sürecini gerçekleştiriyor. Ancak su yollarındaki kuruma nedeniyle göçler durma noktasına geldi. 2023 yılında tarımsal sulama nedeniyle Bendimahi Çayı göle ulaşamadı. 2025 yılında ise bu akarsuların debisi, geçen yıla göre dörtte bire kadar düştü. Bu durum, İnci Kefali'nin neslini tehdit ediyor.
YILLARA GÖRE VAN GÖLÜNÜN ÇEKİLİŞİ (2000-2025)
2000’li yılların başında göl çevresindeki iklimin nispeten dengeli olduğu, su seviyelerinde olağan mevsimsel değişikliklerin gözlemlendiği biliniyor. Ancak 2010’lu yıllardan itibaren iklim değişikliği, yağış azlığı ve insan eliyle yapılan müdahaleler bu dengeyi bozdu.
2014-2015 yıllarında yağışların azalması ve tarımsal sulamada artış, göl çevresindeki ilk büyük çekilmeleri ortaya çıkardı. 2018’de çekilme daha da belirginleşti; mikrobiyalitler görünmeye başladı, sahil şeridi 10-15 metre geri çekildi.
2020 sonrası süreçte ise tablo hızla ağırlaştı. Van Gölü’nün birçok noktasında su seviyesi düştü. 2022 ve 2023 yılları rekor düzeyde kurak geçti. Göl derinliği bazı bölgelerde 100 metreden 40 metreye kadar geriledi. Yer altı suları azaldı, göletler kurudu, sazlıklar yok edildi.
2025: KRİZİN ZİRVESİ
2025 yılı itibariyle Van Gölü, adeta ölüm sessizliğine bürünmüş durumda. Kış aylarında yeterli kar yağışı olmaması, özellikle şubat ayında yağışların geçen yıla kıyasla %60 oranında azalması, gölü besleyen akarsuların debisini kritik seviyelere çekti.
Bölge halkı artık çıplak gözle göldeki çekilmeyi izleyebiliyor. Sahil şeridi metrelerce içeri çekilmiş, bazı bölgelerde göl tamamen geri kaçmış durumda.
İNSAN MÜDAHALELERİ VE İKLİM KRİZİ
Van Gölü, artık gözle görülür biçimde küçülüyor. Özellikle son 10 yılda yaşanan yağış dengesizliği, artan sıcaklıklar, plansız su kullanımı, kaçak sondajlar ve gölü besleyen dere yataklarının önüne yapılan bent ve setler, Van Gölü’ndeki etkileri büyük.
Tatvan, Edremit, Gevaş ve Ahlat gibi kıyı ilçelerinde göl çekilmesi net biçimde gözleniyor. Özellikle Erciş sahilinde çoraklaşan topraklar, geriye çekilen kıyı çizgisi ve çatlayan göl tabanı görüntüleri endişe verici boyutlara ulaştı. Van Gölü’nü Koruma Kanunu hala çıkarılmış değil. Gölün çevresi hala yapılaşma tehdidi altında, kanalizasyonlar göle karışmaya devam ediyor, sahipsizlik büyüyor.
"SU BIRAKILMADI, BALIKLAR GÖÇ EDEMİYOR"
Van Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği (VAN-ÇEVDER) Başkan Yardımcısı olan Arzu Dinçer, Van Gölü'nde ciddi bir felaketin yaşandığını belirterek “Van Gölü’nde bu yıl yaşanan çekilme, geçmiş yılları bile aratır durumda. Kuraklık öyle bir hal aldı ki, Bendimahi Çayı artık göle ulaşamıyor. Çünkü suyun tamamı tarımsal sulamada tüketiliyor. Bu yüzden İnci Kefali göç edemedi. Aynı felaket bu yıl da yaşandı. Akarsulara göç döneminde yeterli su bırakılmıyor” dedi.
Dinçer, sadece balıkların değil göl çevresindeki tüm doğal yaşamın risk altında olduğuna dikkat çekti:
“Gölü besleyen dere yatakları kurudu. Sazlık alanlar ya yakılıyor ya da dolduruluyor. Oysa o sazlıklar gölün doğal filtresidir, yaşam alanıdır. Şu anda doğa, insan eliyle sessizce öldürülüyor.”
“VAN GÖLÜ’NÜN SUYU ÇEKİLİYOR”
Dinçer, yaşananları sadece çevresel bir kriz olarak değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal bir yıkım olarak nitelendirerek, “Bu gölde balıkçılık yapan insanlar, bu suya bağımlı olan çiftçiler, hayvancılıkla uğraşan köylüler artık geçinemiyor. Suyu, sazlığı, akarsuyu olmayan bir Van Gölü, sadece bir su kütlesi değil, sessiz bir felakettir” ifadelerine yer verdi.
Arzu Dinçer ve çevre gönüllüleri, çözüm için geç olmadığını ancak zamanın daraldığını belirterek kamuoyuna şu çağrıları sıraladı:
“DSİ, üreme döneminde akarsulara mutlaka yeterli su bırakmalı.
Tarımsal sulama sistemleri modernize edilmeli, israf önlenmeli.
Sazlıklar ve sulak alanlar korunmalı, dolgu çalışmaları yasaklanmalı.
Bölgesel su politikaları yeniden düzenlenmeli.”