Van Gölü'nde yaşayan inci kefalinin neslinin korunması için uygulanan 90 günlük avlanma yasağı başladı.
Van Gölü’nün endemik türü olan ve sadece bu gölde yaşayan inci kefalinin üreme dönemine girmesiyle birlikte, her yıl uygulanan 90 günlük av yasağı başladı. 15 Nisan itibarıyla yürürlüğe giren yasak, 15 Temmuz’a kadar sürecek. Bu süre boyunca balıkçılık faaliyetlerine izin verilmeyecek, göl çevresindeki karakollar, jandarma birimleri ve Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekipleri sıkı denetimlere başlayacak. Binlerce insanın geçim kaynağı Van Balığının neslinin korunması için uygulanan av yasağı süresince ilgili kurumlar teyakkuzda olacak.
ÜREME DÖNEMİNE GİREN BALIKLAR DERELERE GÖÇ EDİYOR
Van Gölü’nde yaşayan ve tuzlu-sodalı göl suyuna rağmen varlığını sürdürebilen inci kefali, her yıl Nisan ayından itibaren üreme amacıyla göle dökülen tatlı su akıntılarına göç ediyor. Akıntılara karşı uçarcasına zıplayarak suyun kaynağına ulaşmaya çalışan balıklar, doğa tutkunlarının da ilgi odağı oluyor. Bu dönem aynı zamanda balıkların en hassas olduğu dönem. Yumurtalarını bırakmak için derelere yönelen balıkların yakalanması, türün geleceğini tehdit ediyor.
ÜREME YOLCULUĞU BAŞLADI
Van Gölü’nde yaşayan ve bilimsel adı Chalcalburnus tarichi olan inci kefali, her yıl Nisan ayının ortalarından itibaren üremek amacıyla göle dökülen tatlı su derelerine göç ediyor. Bu olağanüstü doğa olayı sırasında balıklar, akıntılara karşı yüzerek, hatta bazı noktalarda uçarcasına zıplayarak derelerin kaynağına ulaşmaya çalışıyor. Bu göç süreci, Van’ın özellikle Erciş, Muradiye ve Gevaş ilçelerinde doğaseverlerin ve fotoğrafçıların büyük ilgisini çekiyor. Ancak bu hassas dönemde balıkların avlanması, türün neslini ciddi şekilde tehdit ediyor. Uzmanlar, üreme döneminde yakalanan her balığın, binlerce yeni canlının yaşamını engellediğini vurguluyor. Bu nedenle sadece yasal değil, vicdani bir sorumluluk olarak da bu dönemde balık avlanmaması gerektiği ifade ediliyor.
CEZALAR VAR: KAÇAK AVCILIĞA GÖZ AÇTIRILMAYACAK
İnci kefalinin üreme döneminde avlanması, yalnızca ekosisteme zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda ağır cezaları da beraberinde getiriyor. 15 Nisan – 15 Temmuz tarihleri arasında uygulanan 90 günlük av yasağı süresince, yasaklara uymayan kişilere 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu kapsamında para ve hapis cezaları uygulanıyor. Her bir balık için ayrı ayrı olmak üzere idari para cezası kesilirken, av araçlarına ve teknelere de el konulabiliyor. Van İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, jandarma ekipleri ve kolluk kuvvetleri, özellikle inci kefalinin göç ettiği dere ağızlarında sıkı denetimler yaparak kaçak avcılıkla mücadele ediyor. Yetkililer, vatandaşlardan hem doğaya hem de geçim kaynağı olan balığa sahip çıkmalarını isteyerek, yasağa uymayanların ihbar edilmesini talep etti.
BALIKÇILAR VE HALK BİLİNÇLİ: “YASAĞA DESTEK VERİYORUZ”
Vanlı balıkçı Ahmet Karabulut, her ne kadar bu dönemde gelir elde edemese de av yasağına destek verdiklerini belirterek şöyle konuştu:
“Bu yasak olmasa belki 3-5 gün daha fazla para kazanırız ama gelecek yıllarda hiç kazanamayız. Bu balık bizim için ekmek demek. Bu ekmeği korumak zorundayız. Biz bilinçliyiz, önemli olan bilinçsizce bu dönemde avlananları engellemek.”
Vatandaşlardan Zeynep Yıldız da doğa yürüyüşü sırasında tanıklık ettiği balık göçünün büyüleyici olduğunu söyledi:
“Balıkların akıntıya karşı zıplayarak ilerlemesini izlemek tarifsiz bir deneyim. Hem doğayı hem canlıları korumak için bu yasak çok yerinde. Yetkililerin sıkı denetim yapması sevindirici.”
VAN’IN SEMBOLÜ: İNCİ KEFALİ
Van Gölü'nün sembollerinden biri haline gelen inci kefali, sadece ekonomik değil, kültürel anlamda da bölge için büyük önem taşıyor. Her yıl Haziran ayında düzenlenen "İnci Kefali Göçü Kültür ve Sanat Festivali" bu önemin bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Bu yıl da festivalin, yasak süresinin ortasında gerçekleşerek hem farkındalık hem de kültürel değer yaratması bekleniyor. İnci kefalinin korunması, yalnızca Van için değil, Türkiye’nin biyolojik çeşitliliği açısından da hayati önem taşıyor. Uzmanlar, bu konuda sadece kamu kurumlarının değil, halkın da duyarlılığının artması gerektiğini vurguluyor.