Türkiye nüfusu azalıyor, evlenme oranları düşüyor ve beraberinde boşanmalar da artıyor.
2025 yılı Türkiye’de Aile Yılı olarak ilan edildi ve bu yönde politikalar uygulanmaya başlandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, boşanma sayıları 2001’den 2024’e kadar ülke genelinde istikrarlı bir artış gösterdi. Van’da, 2024 yılı itibarıyla bu sayı 887’ye ulaştı. Bu, 20 yılı aşkın sürede yüzde 1000’in üzerinde bir artış anlamına geliyor.
2025'in "Aile Yılı" ilan edilmesine rağmen Van’da boşanma oranları rekor seviyeye ulaşırken, aile içi şiddet vakaları da artış gösterdi. Maddi destekler, farkındalık kampanyaları ve sosyal projeler sonuç vermedi; TÜİK verileri aile kurumunun alarm verdiğini ortaya koydu.
2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte hükümet, Türkiye'de aile yapısının karşı karşıya olduğu çözülme riskine karşı kapsamlı bir seferberlik başlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kampanyası kapsamında duyurulan aile yılı temalı çalışmalar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütüldü. 81 ilde 7 bin 987 etkinlik düzenlenirken, yeni evlenen çiftlere ve doğum yapan kadınlara yönelik çeşitli maddi destekler sunuldu. 14 Şubat Sevgililer Günü'nde "Seviyorsan git evlen bence" gibi mizahi yaklaşımlarla farkındalık yaratılmaya çalışıldı. Ancak Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı son veriler, aile kurumunu korumaya yönelik tüm bu çabalara rağmen, temel göstergelerde belirgin bir gerilemenin sürdüğünü ortaya koydu. 2004-2023 döneminde boşanma oranları yüzde 89 artarken, evlilik oranlarında yaklaşık yüzde 10'luk bir düşüş yaşandı. Doğurganlık hızı ise 2023 itibarıyla 1.51’e gerileyerek tarihsel olarak en düşük seviyeye indi.
AİLE YILI PROJESİ İSTENEN DÜZEYDE DEĞİL
2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesi ve aile kurumunu güçlendirmeye yönelik projelere rağmen, Türkiye genelinde olduğu gibi Van’da da boşanma oranları rekor seviyelere ulaştı. Yapılan tüm desteklere ve farkındalık kampanyalarına rağmen, TÜİK verileri bu çabaların beklenen etkiyi yaratmadığını ortaya koyuyor.
VAN’DA BOŞANANLARIN SAYISI 887’YE ULAŞTI
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, boşanma sayıları 2001’den 2024’e kadar ülke genelinde istikrarlı bir artış gösterdi. 2001 yılında Türkiye genelinde 91 bin 994 olan boşanma sayısı, 2024’te 187 bin 343’e çıkarak iki kattan fazla arttı. Bu genel artışın ötesinde, Van’daki tablo çok daha çarpıcı. 2001 yılında yalnızca 78 boşanma vakasının kaydedildiği Van’da, 2024 yılı itibarıyla bu sayı 887’ye ulaştı. Bu, 20 yılı aşkın sürede yüzde 1000’in üzerinde bir artış anlamına geliyor. Van’da boşanmalardaki bu dramatik yükseliş, “Aile Yılı” çerçevesinde yürütülen tüm sosyal destek programlarına ve aileyi güçlendirme hedefli girişimlere rağmen, aile kurumunun ciddi bir kırılma yaşadığını gösteriyor.
AİLEYİ KORUMA SÖYLEMİ
Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Van Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi Avukat Fatma Olaş, "Aile Yılı" politikasını "bir propaganda çalışması" olduğunu söyledi. Olaş, “Bu projenin temel amacı aileyi güçlendirmekten ziyade, "kutsal aile" söylemi altında kadını eve hapsederek geleneksel rolleri pekiştirmek. Anayasa'nın 41. maddesinde yer alan "eşler arasında eşitlik" ilkesine mevcut politikaların bu ilkeyle çeliştiğini dile getirdi.
Olaş, "Aileyi güçlendirmek, kadını güçlendirmek demektir" diyerek asıl meselenin, kadınların güvenli ve ekonomik olarak bağımsız bir yaşam sürmesini sağlamak olduğunu belirtti. Olaş, "aileyi koruma" söylemi, kadınları şiddet gördükleri evliliklere mahkûm etmeye yönelik bir yaklaşımdır” dedi.
ŞİDDET, EŞİTSİZLİK VE EKONOMİ BOŞANMA NEDENLERİ ARASINDA
Olaş, boşanma davalarındaki artışın nedeninin aile değerlerinin yok olması olmadığını, aksine aile içi şiddet, eşitsizlik ve ekonomik kriz olduğunu dile getirdi . Dosyaların yüzde 70-80'inde fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddetin temel gerekçe olarak yer aldığını ifade eden Olaş, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin toplumsal bir gerçeklik haline geldiğini belirtti.
EKOMOMİK KRİZ BOŞANMALARI TETİKLİYOR
Ekonomik krizin de boşanmaları önemli ölçüde tetiklediğini dile getiren Olaş, çiftler arasındaki maddi zorlukların anlaşmazlıkları artırdığını söyledi. Aynı zamanda, kadınların ekonomik bağımsızlığının olmamasının, boşanma kararı almalarını zorlaştırdığını ve bu durumun toplumsal baskılarla birleşince kadınları daha da savunmasız hale getiriyor. Ekonomik olarak güçlü ve bağımsız olan kadınlar, boşanma noktasında daha güçlü bir tavır sergileyebiliyorlar" diyerek kadınların ekonomik özgürlüğünün önemine dikkat çekti.
YARGI SÜREÇLERİ UZUYOR
Olaş, hukuki süreçlerin kadınları mağdur ettiğini de vurguladı. Boşanma davalarının yıllarca sürmesi, şiddet temelli davalarda koruma kararlarının geç alınması gibi sorunlara değinerek, “Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin kadınların en temel güvencesini ortadan kaldırdığını ifade etti. Olaş, 6284 sayılı Kanun'un da yeterince etkili uygulanamadı. Boşanma davalarında velayet çoğunlukla anneye verilse bile, düşük nafakaların ve nafaka tahsilatındaki güçlüklerin kadınları ekonomik olarak zorluyor. Mal rejiminde ise erkeklerin mal kaçırma eğilimi nedeniyle kadınların haklarına kavuşması zorlaşıyor. Medeni Kanun kadınları koruyacak hükümler içeriyor ama uygulamada kadınların eşit paylaşıma ulaşması çoğu zaman mümkün olmuyor” dedi.
SONUT ADIMLARIN ATILMASI GEREKİYOR
Olaş, "Mesele boşanmayı azaltmak değil, şiddetsiz ve eşit bir yaşamı mümkün kılmaktır" diyerek, maddi yardımların kadınları sadece bağımlı kıldığını ve gerçek bir çözüm sunmadığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: “Kadınları güçlendirmeden aileyi güçlendiremeyiz” Devletin kadınları korumada yetersiz kalması, artışın temel sebebidir. Olası çözümleri ise kadınlara istihdam ve sosyal güvence sağlanması, İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe girmesi ve 6284 sayılı Kanunu yeniden uygulanmalı. Kadınların özgür ve güvende olmadığı bir toplumda, ne aileden ne de gelecekten bahsedilebilir.”