Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmada bir yıl geride kalırken, ailesi ve avukatlar adalet arayışını sürdürüyor. Baba Nizamettin Kabaiş, "Bu bir cinayettir!" diyerek tepkisini dile getirirken, Avukat Medine Turantaylak ise ATK'nın 'bulaş' savunmasına "Daha önce DNA yoktu dediniz, şimdi nasıl bulaş ihtimalinden bahsediyorsunuz? Bilimsel izah istiyoruz!" diyerek tepki gösterdi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1'inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümüne karşı verdiği mücadele ile bir yıla yayılan bir hukuk ve adalet arayışına dönüştü. Adli Tıp Kurumu ( ATK) , kamuoyuna açıkladığı raporda, Kabaiş'in cansız bedeninin vajinal ve göğüs (sternal) bölgelerinde iki farklı erkeğe ait DNA profili tespit edildiği bilgisine yer verdi . Bu bilginin soruşturmanın ilk aşamalarında gizlenmesi veya net olarak açıklanmaması, hem ailenin hem de hukuk camiasının tepkisini çekti. Rojin Kabaiş soruşturmasında dünden bugüne yaşananları derledik.
KAYBOLMA VE CESEDİNİN BULUNMASI (EYLÜL-EKİM 2024)
27 Eylül 2024: Rojin Kabaiş, üniversite kampüsündeki kız öğrenci yurdunda annesiyle konuşurken sahil kenarına gideceğini söyledi ve bir daha haber alınamadı.
28 Eylül 2024: Van Gölü sahilinde Rojin'e ait cep telefonu, kulaklık ve diğer eşyalar bulundu. Arama çalışmaları dar bir alanda, kampüs ve göl çevresinde yoğunlaştı. Ailenin geniş çaplı arama taleplerine rağmen Bardakçı köyüne doğru arama genişletilmedi.
15 Ekim 2024: Rojin’in cansız bedeni, kaybolduğu yerden 24 kilometre uzakta, Van Gölü kıyısındaki Molla Kasım Köyü sahilinde bulundu. 24 km'lik mesafeyi nasıl kat ettiği sorusu yanıtsız kaldı.
"İNTİHAR" BASKISI: Baba Nizamettin Kabaiş, naaşın bulunduğu gün vali ve emniyet yetkililerinin kendisiyle baş başa görüşerek olayın intihar olduğunu ısrarla söylediğini ifade etti.
SORUŞTURMA VE İLK ATK RAPORLARINDAKİ ÇELİŞKİLER (EKİM 2024 – OCAK 2025)
Soruşturmaya gizlilik ve kısıtlılık kararı getirildi. Avukatların itirazları gerekçesiz olarak reddedildi.
14 KASIM 2024 (İLK OTOPSİ RAPORU): İstanbul ATK'den gelen ilk raporda ölüm nedeni "suda boğulma" olarak tespit edildi. Raporda, darp veya cinsel saldırıya ilişkin bir bulgu olmadığı belirtilirken, ölüm zamanı ve suda kalma süresine değinilmedi. Van Barosu'nun talebiyle savcılık, ölüm zamanı ve suda kalma süresine dair ek rapor istedi. Gelen ek raporun da soruları yanıtlamaması üzerine Baro ve avukatlar ATK'nin raporuna itiraz etti.
Ağabey Ömer Kabaiş, ilk savcının naaşın bulunduğu bölgedeki kamera kayıtlarının alındığını sözlü olarak bildirmesine rağmen, sonradan atanan savcının böyle bir kaydın olmadığını söylemesini "delil karartma" olarak nitelendirdi.
GECİKEN VE KRİTİK DNA BİLGİSİ (EYLÜL-EKİM 2025)
Eylül 2025’te Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin talebiyle soruşturmanın aydınlatılmasını isteyen sosyal medya gönderilerine erişim engeli getirildi.
Van ve Diyarbakır Baroları, soruşturmadaki ciddi ihmaller ve DNA örneklerinin hangi bölgelerden alındığına dair kritik bilginin açıklanmaması nedeniyle ATK hakkında suç duyurusunda bulundu.
10 EKİM 2025 (SON ATK RAPORU): Kamuoyu baskısı ve suç duyurusunun ardından gelen bu raporda, daha önce sadece "iki erkeğe ait DNA" olarak açıklanan bilginin detayı verildi. Raporda,” DNA profilleri intravajinal bölgeden ve sternal bölgeden (göğüs) alınmıştır. Her bir bölgede birer farklı DNA olmak üzere 2 farklı erkek cinsiyetli DNA profili elde edilmiştir.” İfadelerine yer verildi.
İntravajinal ve sternal bölgelerde, Rojin Kabaiş'e ait olmayan 2 farklı erkek DNA'sı bulundu.
Ölümün suda boğulma sonucu meydana geldiği kabul edildi. Ancak boğulma olayının intihar mı, kaza mı yoksa bir başkasının etkisiyle mi gerçekleştiği hususunda tıbben değerlendirme yapılamadığı belirtildi. Ölümünün kaybolduğu tarih olan 27 Eylül 2024'te meydana gelmiş ve 27 Eylül-15 Ekim arasında su içerisinde kalmış olabileceği öngörüldü. Sürüntü örneklerinde meni veya sperme ait bir bulgu tespit edilmediği kaydedildi.
İleri derece çürüme ve sabunlaşma nedeniyle yumuşak dokularda kesin travma değerlendirmesi yapılamadığı, ancak travmatik tesirle öldüğüne, zehirlendiğine veya cinsel saldırıya maruz kaldığına dair tıbbi delil bulunmadığı belirtildi.
ATK, elde edilen DNA profillerine rağmen, "bulaş olasılığının bertaraf edilemediğini" vurguladı. Bulaşın, cansız bedenin suda sürüklenmesi, cansız halde bulunduğu yerde bir temastan, olay yeri incelemesi ya da nakli sırasındaki temastan ötürü olabileceği ihtimali üzerinde duruldu. ATK, tüm bulaş ihtimalleri bertaraf edildikten sonra elde edilen DNA tiplerinin şüpheli veya şüphelilere ait olabilme ihtimaline binaen, şüpheli şahıslara ait biyolojik örneklerin Başsavcılık tarafından gönderilmesi halinde mukayese yapılabileceğini belirtti.
TURANTAYLAK: DNA YOKTU DİYEN ATK, ŞİMDİ NASIL "BULAŞ" DİYOR?
Van Barosu Kadın Hakları Van Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi ve Rojin Kabaiş Çalışma Komisyonu’nda yer alan Avukat Medine Turantaylak, ve Baba Nizamettin Kabaiş dosyada yaşananlara ve verilen adalet mücadelesine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Rojin Kabaiş davasında Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) DNA bulgularına ilişkin açıklamaları şaibe yarattı. Van Barosu Avukatı Medine Turantaylak, "ısrarla DNA yoktur" denilen vajina içi bulgusunun, kamuoyu baskısıyla dün "bulaş ihtimali" olarak açıklanmasını tepki göstererek bilimsel izahat talep etti. Soruşturmanın seyrini değiştirecek kritik yeni test ve delil toplama talepleri dosyaya sunuldu.
Rojin Kabaiş davasında Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) raporlarına dair ortaya çıkan çelişkili durum, tüm kamuoyunun dikkatini çekiyor. Van Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi ve Rojin Kabaiş Çalışma Komisyonu'nda yer alan Avukat Medine Turantaylak, Van 65 Haber gazetesine yaptığı özel açıklamada ATK'nın çelişkilerine tepki gösterdi.
“VAJEN İÇİNDE DNA YOKTUR DENİLDİ”
Avukat Turantaylak, ATK'nın önceki raporlarında ısrarla "vajen içinde DNA yoktur" dediğini hatırlatırken, kamuoyunun ve avukatların yoğun mücadelesi sonucu dün yapılan açıklamada ise vajina içindeki DNA'nın "bulaş ihtimaliyle" oluştuğunun iddia edildiğini belirtti. "Yaptığı açıklamada bilimsel olarak vajina içinden DNA'nın nasıl bir bulaş ihtimaliyle oluşacağını belirtmedi.
Turantaylak'ın belirttiğine göre ATK'nın daha önce yaptığı ilk açıklamada, otopsi sırasında görevli tüm personelin DNA'ları alınarak "bulaşın bertaraf edildiği" yönünde beyanda bulunmuş olması. "Şimdi nasıl oluyor da tekrardan bulaş ihtimalinden bahsedebiliyorsunuz?" sorusunu yönelten Turantaylak, kurumun kendi önceki beyanını çürüttüğüne işaret etti.
ESKİ CUMHURİYET BAŞSAVCISI DOSYADA VERİ YOKKEN “KARIN VE GÖGÜS BÖLGESİNDE YARA VAR” DEMİŞTİ
Öte yandan, valilik ve üniversitenin "intihar" yönündeki açıklamaları ve eski Cumhuriyet Başsavcısının dosyada veri yokken "karın ve göğüs bölgesinde" yara beyanında bulunmasının kamuoyunu yanıltma çabası olduğunu da vurguladı.
YENİ DELİL VE TEST TALEPLERİ SUNULDU!
Avukat Turantaylak, dosyanın avukatları olarak bugün savcılığa yeni tahkikat taleplerini sunduklarını açıkladı. Toplanması istenen deliller ve belli kişilerin DNA'larının toplanıp incelenmesi talebi, soruşturmaya yeni bir yön verecek.
"Biz dosyanın vekilleri olarak elimizden geleni yapacağız. Rojin için adaletin sağlanması için ne gerekiyorsa yapacağız" diyerek kamuoyuna kararlılık mesajı veren Turantaylak, dosyadaki kısıtlılık kararının hala devam ettiğini ancak bilgi akışının kısmen sağlandığını da ekledi.
Baba Nizamettin Kabaiş: "200 Kişinin DNA'sı Eşleşmedi, Şimdi İntihar Süsü Verip 'Bulaş' Diyorlar. Bu Cinayettir!"
Rojin Kabaiş’in babası Nizamettin Kabaiş, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) vajina içi DNA bulgusu hakkındaki son "bulaş ihtimali" açıklamasını reddetti. Bir yıldır süren soruşturmada DNA eşleşmesi için "200’den fazla kişiye bakıldığını" belirten Kabaiş, kızının kesinlikle intihar etmediğini vurguladı. Baba, rektörün otopsi odasına girmesi, kamera kayıtlarının karartılması ve dört görgü tanığının ifadesinin alınmaması gibi pek çok şüpheli detayı kamuoyuyla paylaşarak olayın okul içinde yaşandığını iddia etti ve yeni delil taleplerini duyurdu.
ATK’NIN ‘BULAŞ’ SAVUNMASI
Rojin Kabaiş'in babası Nizamettin Kabaiş, adalet mücadelesinde karşılaştıkları zorlukları ve soruşturmadaki çelişkileri ayrıntılarıyla anlattı. Özellikle Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) son DNA raporu açıklamasına yönelik tepkisi dikkat çekti.
Babanın ifadesine göre, avukatların ısrarlı talepleri üzerine yetkililer aylarca DNA sonuçlarını "bulaş olabilir" gerekçesiyle yanıtladı. Kabaiş, bu süreçte gelinen noktayı şu sözlerle ifade etti:
"Bir ay, iki ay, üç ay, dördüncü aya kadar sürekli bulaşı takip ettiler. 200’den fazla kişilere baktılar, eşleşmedi. Son zamanda rapor geldi, açıklandı. Bu daha bellidir bir cinayettir."
Kızının okula giderken keyfinin yerinde olduğunu ve intihar edecek bir durumunun olmadığını belirten baba Kabaiş, intihar iddiasını intiharın gerçekleştirildiği iddia edilen yerin mantığıyla da çürüttü: "3. katta yatıyordu. Balkon vardı, orada da yapabilecekken, niye gidecek suyun içinde yapacak?"
"BOĞAZINDA VE SIRTINDA İZLER VARDI"
18 gün süren arama çalışmalarının ardından bulunan cansız beden üzerinde yaptığı gözlemleri de aktaran Kabaiş, kızının cesedinin 18 gün suda kalmasına rağmen şişme olmadığını, ancak "Boğazına zarar vermişlerdi. Sırtında zarar var, ayak izlerinde zarar var. Darp cebir izleri var" sözleriyle cinayet şüphesini güçlendiren fiziksel bulguları kaydetti.
Baba Kabaiş, otopsi süreciyle ilgili de önemli bir iddiada bulundu. Otopsi sırasında görevli olmayan bazı kişilerin engelleme yaptığını ve bu bilgilerin dosyaya tam olarak yazılmadığını öne sürdü. En ciddi iddia ise rektörün otopsi odasına girmesiydi: "Ben bile zor içeri girdim, ‘yasaktır’ dediler. Bana yasaksa, ona da yasak olması lazım."
KAMERA KAYITLARI VE TELEFONDAKİ GÖRÜNTÜ OYNAMASI İDDİASI
Olayın okul içinde yaşandığına inanan Kabaiş, kamera kayıtlarının karıştırıldığını ve silindiğini iddia etti. Özellikle Rojin’in telefonunun bulunduğu noktadaki son kamera görüntüsünde manipülasyon yapıldığı şüphesi dile getirildi:
"Son kamerayı siyah beyaza çevirmişler. İnsan tanımaz hale gelmiş. Aynı kameranın cumartesi günü kaydı net, rengi de görünüyor. Ama cuma akşamı siyah beyaza çevirmişler, karanlığa çevirmişler. Bu şekilde çok şeyleri kapatmaya çalışmışlar."
Kabaiş, ayrıca oda arkadaşının, akşam 6.30’da konuştuğu arkadaşını 10.30’da odada görememesine rağmen nöbetçiye haber vermemesinin de ciddi bir ihmalkârlık olduğunu belirtti.
ÖNEMLİ TANIĞIN İFADESİ NEDEN ALINMADI?
Göl kenarında Rojin geçerken çardakta oturan dört kişinin varlığını bildiklerini söyleyen baba, bu kişilerin ifadelerinin alınmaması konusunda da bir çelişkiye dikkat çekti. İlk savcının "aldık" dediği ifadeler için, ikinci savcının "O kişileri tespit edemiyoruz, kamerayı yakınlaştırıyoruz ama tanımıyoruz" gerekçesini sunduğunu aktardı. Kabaiş, "Üniversiteyi kötülememek için kapatmaya çalıştılar" diyerek olayın üstünün örtülmeye çalışıldığı şüphesini dile getirdi.
YENİ DELİL TALEPLERİYLE SORUŞTURMA GENİŞLİYOR
Nizamettin Kabaiş, avukatlarıyla birlikte iki gün önce yaptıkları toplantıda soruşturmayı derinleştirecek yeni ve kapsamlı talepler hazırladıklarını açıkladı. Savcılıktan istenecek kritik talepler şunlardır:
Telefon sinyalleri: O gece olay yeri yakınında sinyal veren telefonların tespiti.
Kamera kayıtları: Tüm kamera kayıtlarının yeniden ve ayrıntılı incelenmesi.
Sudaki kalış süresi: Rojin'in 18 gün içinde kaç gün suda kaldığının bilimsel olarak belirlenmesi (otopsi numunelerinden elde edilecek cevaplarla).
Baba Kabaiş, son olarak, "Çok acı çekiyoruz. Bir senedir çok acı çekiyoruz. O vahşeti yapan kişiler de en ağır cezasını çeksinler" diyerek adalet beklentisinin süreceğini söyledi.