Van Ekoloji Derneği Eşsözcüsü Dilek Akdağ, Van ve bölgedeki doğa tahribatlarına dikkat çekerek, “Bir süreçten geçiyoruz ama doğaya karşı büyük bir savaş var. Bu savaşa engel olmak için eylemsizlikler, görüşmeler ve atölye çalışmaları yapmaktayız. Bunu halka anlatmaya çalışıyoruz.” dedi.
2024 yılında çevre bilincini artırmak ve doğa tahribatına karşı mücadele etmek amacıyla kurulan Van Ekoloji Derneği (VAN EKO-DER), bölgedeki önemli çevre hareketlerinden biri haline geldi. Başlangıçta 7 kurucu üyeyle yola çıkan dernek, bugün 14 kişilik aktif ekiple çalışmalarını sürdürüyor ve 82 gönüllü üyeye ulaşmış durumda. Dernek, yalnızca Van’da değil, doğunun geniş coğrafyasına kadar uzanan sahada faaliyet yürütüyor. Dernek, Doğu Bölgesi genelinde doğa tahribatını belgeleyen raporlar hazırlıyor; çevre kirliliğinin ötesine geçerek insan–doğa ilişkisini güçlendirmeyi hedefleyen projeler geliştiriyor. Köylerde çocuklara ve gençlere yönelik doğa eğitim atölyeleri de derneğin planladığı çalışmalar arasında yer alıyor.
“EKOLOJİ ÇÖP YA DA HAYVAN MESELESİ DEĞİL; TOPLUMSAL BİR BÜTÜNLÜK”
Dernek Eşsözcüsü Dilek Akdağ, toplumda ekoloji kavramına dair yanlış bir algı olduğunu belirterek şunları söyledi:
“2024 Eylül ayından bu yana aktif olarak Ekoloji Derneği'nde görev almaktayım. Toplumda yanlış bir algı var. Ekoloji denildiği vakit çer, çöp, hayvan değil. Biz toplumsal ekolojiyi insanlara anlatmaya çalışıyoruz.”
Akdağ, doğu genelinde çok geniş bir coğrafyada ekolojik yıkım yaşandığını ifade ederek, “Bu Cudi’den tutun Diyadin'e, Diyadin'den Iğdır'a, Iğdır'dan Hakkâri’ye, Diyarbakır’a kadar büyük bir kırım yaşanmaktadır.” dedi.
HES PROJELERİ: ENDEMİK TÜRLER VE İKLİM RİSK ALTINDA
Van genelinde 8’e yakın HES projesi olduğunu hatırlatan Akdağ, bu projelerin doğaya verdiği zararı şöyle anlattı:
“HES projesinin yapılması, doğadaki iklimin ve yaşam şeklinin değişmesine, endemik bitki örtüsünün bitmesine, hayvan türlerinin yok olmasına sebep olmaktadır. Biz bunu mahkeme süreçleri ve eylemlerle durdurmaya çalışıyoruz.”Akdağ, Bahçesaray’da yapılması planlanan HES projesinin yoğun mücadele sonucunda durdurulduğunu da belirtti.
“BU TAHRİBAT SADECE DOĞAYA DEĞİL, İNSANA DA BÜYÜK ZARAR VERİYOR”
Ekolojik yıkımın sosyal etkilerine dikkat çeken Akdağ, doğa talanının insanları göçe zorladığını belirterek, “Bu eko kırım yalnızca hayvanları ve diğer canlıları değil insanları da etkiliyor. İnsanların göç etmesi sosyal ve maddi anlamda büyük bir çıkmaz yaratıyor.” dedi.
“MURAT VE FIRAT ZEHİRLENECEK”
Diyadin’deki altın madeni siyanürü tehlikesine dikkat çeken Akdağ, “Murat Nehri'ne siyanür akıtılacak. Bu, Murat’ın ve dolayısıyla Fırat’ın zehirlenmesi demektir. Bu talan tüm bölgeyi etkileyen büyük bir felakete dönüşecek.” ifadelerini kullandı.
“DOĞAYLA İKTİDAR ARASINDA BÜYÜK BİR SAVAŞ VAR”
Ekonomik politikaların doğa talanını hızlandırdığına vurgu yapan Akdağ, “2020’den sonra sermaye sahipleri ham maddenin para olduğunu öğrendikten sonra bazı yerlerde güvenlik, bazı yerlerde turizm gerekçesiyle zeytinlikler, ormanlar, dağlar talana açıldı ve bu büyük tahribatlar yarattı.” dedi.

1 MİLYON MEŞE PALAMUDU PROJESİ
Dernek, doğayı onarmaya yönelik gönüllü projeler de yürütüyor. Akdağ, “Serhat Bölgesi’nde 1 milyon meşe palamudu dikmeyi hedefledik. Bunun 400.000’ini diktik.” diyerek çalışmaların devam ettiğini belirtti.
“EKOLOJİ YAŞAMIN ÖZÜDÜR”
Akdağ, derneğin temel yaklaşımını şu sözlerle özetledi:
“Ekoloji yaşamın kendisidir, yaşamın özüdür. Toprakla kadının bir bütünüdür, çocukla toprağın bir bütünüdür. Özellikle gençlere sesleniyorum: Gelin, hep birlikte çalışarak dernek çalışmalarına katılın ve ekolojik yaşamı savunalım.”






