Feridun Irak: “Bu Cami Van’ın Kimliğini Taşımıyor”
Feridun Irak: “Bu Cami Van’ın Kimliğini Taşımıyor”
İçeriği Görüntüle

İran- İsrail arasındaki gerilim etkisini artırdı. İsrail’in 13 Haziran’da İran’a düzenlediği saldırıların ardından İranlı siviller çareyi Türkiye’ye kaçmakta buldu. Onlardan biri olan M.I adlı kadın, bir valizle Van’a sığınarak yaşadığı dramı anlattı.

İsrail ile İran arasında başlayan çatışmalar, dördüncü gününde şiddetini artırarak devam ederken, yaşananlar sadece cephede değil, sivillerin hayatlarında da derin yaralar açıyor. Gölge savaşın tam ölçekli çatışmaya dönüşmesiyle birlikte birçok İranlı ülkeyi terk etmeye çalışıyor. Ancak bu kaçış, kolay bir yolculuk değil.

Savaş nedeniyle Van’a geldiğini ve canını zor kurtardığını ifade eden M.İ adlı İranlı bir kadın, yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Biz savaş nedeniyle İran'dan çıktık. Evimi, arabamı, her şeyimi orada bırakmak zorunda kaldım. Sadece bir valizle kaçtım. Şimdi Van'da bir otelde kalıyorum ama burada da çok zor durumdayız. Oturma iznimiz yok. Ev bulamıyoruz. Paramız yok. Ne yiyecek ne içecek… Bir oğlum var, onunla buradayım ama geleceğimiz belirsiz.”

SINIR KAPISINDA DÖNÜŞLER, BELİRSİZ GELECEKLER

İran hükümetinin savaş ortamında sınır kapılarını kontrol altına aldığını belirten M.İ, birçok vatandaşın ülkeden çıkmasına izin verilmediğini dile getirdi. M.İ "Çok insan geri çevriliyor. Geçebilenler ise nereye gideceğini bilemeden Türkiye içinde dağılıyor” diyerek mülteci dramının sessizce büyüdüğünü ifade etti.

Van, son günlerde İran’dan gelen sığınmacılar için bir geçiş kapısı haline gelirken, kentteki otellerde ve pansiyonlarda doluluk oranı hızla artıyor. Ancak bu sığınma, mültecilere ne barınma ne de geçim güvencesi sağlıyor.

“ÇOCUĞUM İÇİN DAYANMAK ZORUNDAYIM”

“Bir oğlum var. Onun için ayakta durmak zorundayım ama nasıl yapacağımı bilmiyorum,” diyen M.İ, sadece kendisi için değil, geride kalan milyonlarca sivil için de bir çağrı niteliğinde konuştu:
“Savaşlar kimseye kazandırmaz. Olan hep bize oluyor. Evlerimize, ailelerimize, çocuklarımıza…”

Muhabir: Edanur Kuş