Rojin’in vajinasında tespit edilen erkeğe ait DNA, cinsel istismar ihtimalini güçlendirdi. Peki bu DNA kime ait? Şüphelilere ulaşmak için hangi adli süreçler izlenebilir?
Üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in Van Gölü kıyısında cansız bedeninin bulunmasının üzerinden bir yıl geçti, ancak şüpheli ölüm hâlâ aydınlatılamadı. Son olarak Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) yeni raporunda Kabaiş’in göğüs ve vajina bölgesinde iki farklı erkeğe ait DNA tespit edilmesi, olayın seyrini değiştirdi. Uzmanlar, bu bulguların cinsel istismar şüphesini güçlendirdiğine dikkat çekiyor.
ATK RAPORUNDAKİ ÇELİŞKİLER DİKKAT ÇEKTİ
İlk otopside alınan 80 sürüntü örneğiyle ilgili 2024 tarihli ATK raporunda, “şüpheli bulgu yok” denilirken, 10 Ekim 2025’te dosyaya giren yeni rapor bu ifadeyi çürüttü. Yeni belgelerde, iki farklı erkeğe ait DNA’nın özellikle göğüs ve vajina bölgelerinde tespit edildiği açıklandı. Uzmanlara göre bu çelişki, soruşturmanın en kritik noktalarından biri hâline geldi.
"İNTERVAJİNAL BULAŞMA KOLAY OLMAZ"
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü’nden Prof. Dr. Emel Hülya Yükseloğlu, olay yerinde yapılan ilk otopsi sırasında bu DNA’ların neden tespit edilemediğini sorguladı. Vajina içinde bulunan DNA’nın, dış ortamdan kazara bulaşmasının teknik olarak zor olduğunu vurgulayan Yükseloğlu, “Genç kadın giyinikti. DNA’nın vajinaya dışarıdan ulaşması pek mümkün değil. Bu nedenle bulunan DNA, cinsel temas ihtimalini güçlendiriyor” dedi.
DNA KİME AİT? ŞÜPHELİ YOKSA KİMSEYE ULAŞILAMAZ
Prof. Yükseloğlu'na göre DNA’nın kime ait olduğu, ancak mevcut şüphelilerle karşılaştırma yapıldığında ortaya çıkabilir. Ancak şu ana kadar dosyada tanımlanmış bir şüphelinin bulunmaması, bu verilerin adli süreçteki etkisini sınırlıyor. “DNA tek başına anlam ifade etmez. Kimle eşleştireceksiniz? Şüpheli yoksa bu DNA sadece bir numune olarak kalır” dedi.
TÜM ERKEKLERDEN DNA ALINAMAZ: YASAL ENGEL VAR
Kamuoyunda, olay yerinde bulunan tüm erkeklerden DNA örneği alınması çağrıları yükselirken, Prof. Dr. Yükseloğlu bu taleplerin hukuki karşılığı olmadığını vurguladı. “DNA kişisel veridir. Makul şüphe olmadan örnek alınamaz. Savcılık ancak tanık ifadesi ya da başka bir delille şüpheli tespit ederse örnek talep edebilir” diye konuştu.
YENİDEN OTOPSİ ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?
Ailenin yeniden otopsi talep etme hakkı bulunsa da, mezarın açılmasıyla yeni bir delil bulunma ihtimali düşük. Bir yıl boyunca bedenin suda kalması ve çürüme nedeniyle örneklerin bozulmuş olabileceğini belirten Yükseloğlu, “Yeni bulgu elde edilmesi ihtimali zayıf ama imkânsız değil. Ancak önce mevcut örnekler titizlikle incelenmeli” dedi.
SUDA DNA BOZULUR AMA TAMAMEN KAYBOLMAZ
Rojin’in cansız bedeninin suda bulunması, DNA analizini de zorlaştırıyor. Su, DNA’yı tamamen yok etmese de miktarını azaltıyor. “Suda kıyafet üzerindeki DNA’lar silinebilir. Ancak kemik ya da diş gibi dokularda DNA yıllar sonra bile analiz edilebilir” diyen Prof. Yükseloğlu, delil kalitesinin suya maruziyet süresiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirtti.
CİNSEL SALDIRI MI, BAŞKA BİR TEMAS MI?
Raporda yer alan vajinal DNA bulgusu, cinsel saldırı ihtimalini gündeme getirse de uzmanlar temkinli. Yükseloğlu, “Bu DNA istismarı düşündürebilir ama teşebbüs de olabilir, başka bir temas da. Delillerin doğru şekilde toplanması ve analiz edilmesi kritik. Kimseyi bilmeden suçlayamayız” dedi.
BİLİMSEL SÜREÇ ŞEFFAF YÜRÜTÜLMELİ
Uzmanlar, olayın aydınlatılması için bilimsel ve adli sürecin şeffaf şekilde yürütülmesinin önemine dikkat çekiyor. “Eğer hatalar yapıldıysa açıklanmalı. Raporda çelişki varsa bu yeniden incelenmeli. Aksi hâlde ne adalet sağlanır ne de aile rahat eder” diyen Prof. Yükseloğlu, kamuoyunun da şeffaf bilgiye ulaşma hakkı olduğunu belirtti.