DEM Parti, PKK'nın Türkiye'den tüm güçlerini çekme kararını “tarihi bir adım” olarak nitelendirdi. Parti, sürecin tüm kesimler tarafından sahiplenilmesi ve hukuki-siyasi adımların hızla atılması çağrısı yaptı.
PKK'nın Türkiye'den tüm güçlerini çekme kararı almasıyla birlikte barış sürecinin yeni bir aşamaya girdiğini açıklayan Halkların Eşitlik Ve Demokrasi Parti(DEM Parti) sürecin tüm kesimlerce sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı. Eş Genel Başkanlar Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, hukuki ve siyasi adımların hızla atılması çağrısında bulundu.
“YENİ SAYFA AÇILDI”
Tuncer Bakırhan, sürecin birinci aşamasının kapandığını ve yeni bir sayfa açıldığını belirterek, “Hukuki ve siyasi adımlarla toplumsal barışa geçiş zamanı geldi. Geri çekilme kararı barış yolunda kararlılığın somut ifadesidir ve demokratik siyasi çözüme olan inancın en güçlü adımıdır” dedi.
Bakırhan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısı ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ın fesih mesajının süreci “dönüm noktası” haline getirdiğini söyledi. “Artık geçmiş acılarını tekrarlamak değil, geleceğin umudunu inşa etme zamanıdır. Kucaklaşma, birleşme ve kardeşlik zamanıdır” ifadelerini kullandı.
Dün, ülke olarak bir kez daha sürecin kritik adımlarından birine tanıklık edildiğini belirten Bakırhan, “Fesih kararı alan PKK güçlerini çektiğini açıklayarak çözüm ve barışta ısrarcı olduğunu dünya kamuoyuna deklare etti. Bu karar yeni bir aşamanın kapısını ardına kadar açan, çözüm ve barışa imkan sunan bir adımdır. Geri çekilme kararı, demokratik siyasi çözüme olan inancın sarsılmaz adımıdır ve yeni bir ruha en güçlü çağrıdır. Sadece geri çekilme değil, geleceğe doğru büyük bir atılımdır. Gelecek yüzyılı kazanma adımıdır. Tarih bize bu şansı veriyor; bu fırsatı heba etmemeliyiz. Bu süreci doğru yönetirsek Türkiye, sorunları diyalogla çözen bir örneği dünyaya armağan edecektir” dedi.

MECLİS VE HUKUKİ DÜZENLEMELER
Bakırhan, Meclis’in bu tarihi süreçte sorumluluğuna uygun hareket etmesi gerektiğini vurguladı:
“Meclis sadece yasaların yapıldığı yer değil, tarihin yazıldığı ve geleceğin şekillendiği yerdir. Geçiş dönemi için hukuki düzenlemeler yapılmalıdır; bu sadece teknik düzenleme değil, barışın yapı taşları olacaktır. Sadece bir taraf değil, devlet, iktidar, yargı sistemi ve kurumsal yapılar sorumludur. Herkes elini taşın altına koymalıdır. Barış iradesine uygun hareket edilmeli, geçmişin olumsuz refleksleri ve söylemleri bırakılmalı, geleceğin demokratik aklı benimsenmelidir.”
DEMOKRATİK ENTEGRASYON VE MEDYANIN ROLÜ
DEM Parti, medyanın barışa köprü olması gerektiğini vurguladı:
“Kutuplaştırıcı yayınlar yerine kapsayıcı, barışçıl yayıncılık anlayışı tercih edilmelidir. Tüm Kürtlere yönelik gelen tehlike dalgasını ancak demokratik müzakere ile aşabiliriz. Bunun yolu da geçiş hukuku ve demokratik entegrasyon yasalarının hayata geçirilmesinden geçer. Provokasyonlar tezgahlanabilir. Barıştan asla vazgeçmeyeceğiz. İktidar, muhalefet, sivil toplum ve medya herkes sorumluluk üstlenme zamanıdır. Bu hepimizin süreci, barışı ve geleceğidir.”
HATİMOĞULLARI: SÜREÇ HERKES TARAFINDAN SAHİPLENİLMELİ
Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları, PKK'nın Türkiye’deki tüm güçlerini çekme kararına ilişkin şunları söyledi:
“Barış ve demokratik toplum süreci yeni bir aşamaya girmiştir. Bu aşamada barışın, demokrasinin ve hukukun yaşanacağı bir gelişmeye açılan bir kapı olarak görüyoruz. Barışı inşa etmek için tüm güçlerimizle çalışmaya devam edeceğiz. Bu süreç, Orta Doğu’da yaşayan tüm kimliklerin ve inançların ortak kazanımı olacaktır. Bu sürecin sahiplenilmesi çok önemlidir ve herkes için bir sorumluluktur. Cumhuriyet ne yazık ki demokratikleşemedi ve bu nedenle 100 yıldır sıkıntılar yaşıyoruz. Son bir yılda atılan tarihi adımlar, bize ikinci Cumhuriyeti demokratikleştirmek için şans tanımaktadır.”
Hatimoğulları, sürecin hiçbir siyasi kesimin çıkarlarına hizmet edemeyeceğini vurgulayarak, “Ancak el ele vererek ortak bir mücadeleyle barışı inşa edebiliriz. Ortak mücadele çağrımızı yeniliyoruz. Bu süreçte siyasi ve hukuki adımların hızla atılması gerekmektedir. Toplum Meclis’ten büyük bir beklenti içerisindedir” dedi.

Hatimoğulları açıklamasını şöyle sürdürdü:
“27 Şubat’ta Sayın Abdullah Öcalan’ın tarihin çağrısıyla başlayan, 11 Temmuz’da silahların yakılmasıyla devam eden bu süreçte, bugün yeni bir eşiği geçiyoruz. Dün, yani 26 Ekim 2025’te yapılan açıklamayla Barış ve Demokratik Toplum Süreci yeni bir aşamaya girmiştir. Barış iradesindeki kararlılığı bir kez daha gösteren bu adımın demokratikleşmeye, hukukun üstünlüğüne ve özgürlüklerin gelişmesine vesile olmasını umuyoruz. Şimdi hepimizin görevi, bu zemini özenle işleyerek demokratik bir Türkiye’yi birlikte inşa etmektir. Bu son adımla toplumsal barışı derinleştirmek ve demokratik siyaseti güçlendirmek için yeni sorumluluklar doğuyor. Kalıcı barışı inşa etmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.”
CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILI VE DEMOKRATİK ENTEGRASYON
Hatimoğulları, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına işaret ederek, “Cumhuriyet demokratikleşemedi. Bu nedenle Türkiye’nin demokrasi sorununu çözemedi. Artık bu ülkenin bir yüz yıl daha acı çekmeye, geçmiş döngülere ve hukuksuzluklara ayıracak zamanı kalmamıştır. İkinci yüzyılda adaleti ve hukuku geliştirmek, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak tarihi görevimizdir” dedi.
Hatimoğulları, demokratik entegrasyonun sürecin anahtar kavramı olduğunu belirtti:
“Demokratik entegrasyon anlayışıyla barışı inşa etmek, demokratik Cumhuriyet'e açılan kapının anahtarıdır. Sürecin bu aşamasında tüm siyasi aktörler ve taraflar arasında tam ve açık diyalog kanallarının işlemesi gerektiğine inanıyoruz. Kimse kendisini bu sürecin dışında görmemeli. Eleştirilerimiz olabilir, ama bu bizi güçlendirir. Bu tarihi fırsatı hep birlikte değerlendirmek hayati önemdedir.”

ORTAK SORUMLULUK VE ÇAĞRI
DEM Parti, tüm toplumsal kesimlere çağrı yaptı:
Aydınlar, akademisyenler ve yazarlar barışı sahiplenmeli.
Analara, gençlere ve toplumun tüm kesimlerine barışı birlikte savunma çağrısı yapıldı.
Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve emek örgütleri sürece katılmalı ve sahiplenmeli.
Hatimoğulları, sürecin sadece bir siyasi kesimin değil, tüm Türkiye halklarının sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, “Barış herkesin yaşam tarzının, düşüncesinin ve tercihinin özgürce var olduğu; hiç kimsenin kimliğine ve inancına müdahale edilmediği bir Türkiye’nin teminatıdır. Özgürlük alanını birlikte genişletme ve demokrasiyi inşa etme mücadelesi hepimizin ortak sorumluluğudur. Başarabiliriz ve başarmalıyız. Barış, bu inancın en yüce ifadesi, ortak insanlık değerlerinde buluşmanın en derin yansımasıdır. Barışın kaybedeni yoktur” dedi.



