Van’da HÜDA PAR tarafından düzenlenen “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede Kürt halkının dili, kimliği ve kültürünün anayasal güvence altına alınması gerektiği vurgulandı. “Adalet eksenli bir çözüm, Türk ve Kürt kardeşliğini güçlendirecektir.” ifadesine yer verildi.
HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından Van’da düzenlenen “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi kamuoyuyla paylaşıldı. Bildirgede, Kürt meselesinin salt güvenlikçi yaklaşımlardan çıkarılarak adalet, kardeşlik ve insani değerler temelinde ele alınması gerektiği belirtildi. Ayrıca milyonlarca insanın dili olan Kürtçenin hukuki güvenceye kavuşturulması, farklılıkların bir tehdit değil zenginlik olarak görülmesi ve Kürt kimliğinin anayasal güvence altına alınması çağrısında bulunuldu
“Kürt meselesi adalet ve kardeşlik temelinde çözülmeli”
HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından Van’daki bir otelde gerçekleştirilen çalıştayın sonuç bildirgesini, parti Genel İdare Kurulu Üyesi Abdussamed Yalçın Kürtçe, Mahmut Şahin ise Türkçe olarak okudu.
Bildiride, Kürt meselesinin yalnızca bir güvenlik sorunu değil, tarihsel ve toplumsal boyutlarıyla ele alınması gereken köklü bir mesele olduğuna dikkat çekilerek, “Kürt meselesinin çözümü; tarihsel gerçeklerin, insani duyarlılığın ve adalet eksenli bir yaklaşımın ortak zeminde buluşturulmasıyla mümkündür.” ifadesi kullanıldı.
“Kürtçe hukuki güvenceye kavuşturulmalı”
Sonuç bildirgesinde, milyonlarca insanın dili olan Kürtçenin hukuki güvenceye kavuşturulması gerektiği vurgulandı.
Açıklamada, “Kürt halkının dili, kimliği ve kültürü anayasal güvence altına alınmalı; ayrımcı ve asimilasyoncu politikalara son verilmelidir. Anadil hakkı evrensel insan hakları çerçevesinde temel bir hak olarak tanınmalı, Kürt kimliğiyle var olmanın önünde hiçbir fiili ve hukuki engel kalmamalıdır.” denildi.
“Farklılıklar tehdit değil, rahmet vesilesidir”
Bildiride, toplumsal barışın tesisi için ötekileştirici dilden uzak durulması gerektiği vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
“Farklılıkların bir tehdit değil, rahmet vesilesi olduğu anlayışı güçlendirilmelidir. Allah’ın ayetlerinden biri olan diller üzerindeki tüm yasaklar kaldırılmalı, ötekileştirici dil ve tutumlardan şiddetle kaçınılmalıdır.”
“Kürt meselesinin çözümü ümmet bilincinin yeniden inşası için de önemlidir”
Bildirgeye göre, Kürt meselesinin çözümü yalnızca Türkiye’nin iç barışını değil, bölgesel istikrarı ve ümmet bilincinin yeniden inşasını da doğrudan etkileyecek.
Açıklamada, “Kürt meselesinin çözümü sadece iç barışın değil; bölgesel istikrar ve ümmet bilincinin yeniden inşasının da anahtarıdır.” denildi.
Bediüzzaman’ın “Medresetü’z-Zehra” vizyonuna vurgu
Sonuç bildirgesinde Bediüzzaman Said Nursi’nin “Medresetü’z-Zehra” projesine de atıfta bulunularak, bu idealin Kürt meselesinin çözümünde ilham kaynağı olabileceği ifade edildi:
“Kürt gençlerinin kendi dillerinde eğitim görürken aynı zamanda diğer dilleri öğrenmeleri, ümmetin ortak bilgi havuzuna katkı sağlayacaktır. Bu vizyon, ümmetin yeniden dirilişine dair evrensel bir idealdir.”
“Kürtler kurucu unsur olarak tanınmalı”
Cumhuriyet’in kuruluş döneminde uygulanan inkâr politikalarının derin yaralar açtığı belirtilen bildirgede, “Kürtlerin Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde üstlendikleri asli rolün teslim edilmesi, adaletin ve kardeşliğin gereğidir.” ifadesi yer aldı.
“PKK’nın silah bırakması süreci bölge halklarının kardeşliğini güçlendirir”
Bildiride, Türkiye’nin “terörsüz Türkiye” hedefi çerçevesinde yürüttüğü sürece de değinilerek, “Örgütün silah bırakması, Kürt meselesinin çözümünün önündeki önemli bir engelin bertaraf olması demektir. Sürecin başarıyla tamamlanması, bölge halklarının kardeşliğini, istikrarı ve ortak refahı güçlendirecektir.” denildi.
“Adalet, çözümün anahtarıdır”
Çalıştay bildirgesinde son olarak, meşru hak taleplerinin pazarlık konusu yapılmaması gerektiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
“Çözüm için atılan veya atılacak adımların, meşru hak taleplerinin herhangi bir pazarlığa konu edilmeden şartsız karşılanması, Kürtler ile Türkler arasındaki kardeşliği perçinleyecektir. Kürt meselesinin adalet temelinde çözümü, ‘Büyük ve Güçlü Türkiye’ ideali için olmazsa olmaz bir unsurdur.”



