Van Baro Başkanı Avukat Sinan Özaraz, Van 65 TV’de Orhan Olgun’un hazırlayıp sunduğu Ekstra Gündem programında, Rojin Kabaiş dosyasına ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Özaraz, “Başından itibaren soruşturma sadece intihar olasılığı üzerinden yürütüldü, bu yaklaşım diğer tüm ihtimalleri gölgeledi” dedi. Baro olarak etkin soruşturma için ısrar ettiklerini belirten Özaraz, “Son rapor cinsel saldırı ve cinayet ihtimalini kuvvetlendirdi” ifadelerini kullandı.
“ARAMA ÇALIŞMALARI SADECE GÖLLE SINIRLIYDI”
Van Baro Başkanı Sinan Özaraz, genç üniversite öğrencisi Rojin Kabaişi kaybolduğu süreçte baronun aktif rol aldığını vurguladı. Olayın ilk günlerinde ailenin Van’a gelmesiyle birlikte baro olarak hemen sürece dahil olduklarını belirten Özaraz, şu ifadeleri kullandı:
“Kolluğun arama çalışmasının sadece göl kısmında yapıldığını fark ettik. Oysa kampüs, köy ve kent giriş çıkışları dahil olmak üzere çok yönlü bir tarama yapılmalıydı. Biz, soruşturmanın intihar algısına hapsolmasının yanlış olduğunu savunduk. Ancak taleplerimiz o dönemde karşılık bulmadı.”
“OTOPSİ SÜRECİNE BARO DAHİL EDİLMEDİ”
Özaraz, Rojin’in 19 gün sonra cansız bedeninin bulunmasının ardından otopsi sürecinde de ciddi hukuki engellemeler yaşandığını söyledi:
“Baro olarak otopsiye dahil olmak istedik fakat savcı bu talebimizi reddetti. Avukatlık Kanunu’na göre temel hakları korumak bizim görevimizdir. Gözlemci doktor talebimiz de başta reddedildi. Israrımız üzerine ancak başsavcının onayıyla gözlemci olarak bir doktor otopsiye katılabildi.”
Valinin otopsi sırasında babayla yaptığı görüşmeye de değinen Özaraz, “Vali Bey, babaya ‘Bu iş intihar, artık kabul edin’ demiş. Henüz otopsi tamamlanmamışken böyle bir kanaat belirtmek son derece yanlış” ifadelerini kullandı.
“KISITLI KARAR BAHANESİYLE BİLGİ PAYLAŞIMI ENGELLENDİ”
Baro Başkanı Özaraz, dosyaya getirilen kısıtlı kararın da yalnızca baro ve ailenin bilgilendirilmesini engellemek amacıyla kullanıldığını savundu:“Kısıtlılık kararı sanık tarafını delil karartmadan korumak içindir, mağdur ve vekiline uygulanmaz. Ancak bu dosyada bize uygulanarak bilgi akışı kesildi. Ne ilginçtir ki bize verilmeyen belgeler basına sızdırıldı. Bu açıkça hukuk dışıdır.”
“İLK SAVCI DOSYAYI TEK YÖNLÜ YÜRÜTTÜ”
Soruşturmanın ilk aşamasında etkin yürütülmediğini vurgulayan Özaraz, ilk savcının yalnızca intihar olasılığına odaklandığını, bu nedenle ikinci bir savcı atanması için ısrar ettiklerini belirtti:
“İlk savcıdan bilgi alamıyorduk. Taleplerimiz karşılanmıyor, soruşturma sadece intihar olgusu üzerinden ilerliyordu. Baskımız sonucu ikinci bir savcı görevlendirildi ve ondan sonra süreç daha etkin yürümeye başladı.”
“DNA RAPORU HER ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ”
Özaraz, son adli tıp raporunun dosyanın seyrini değiştirdiğini söyledi:
“İlk raporda ölüm tarihi, nedeni ve tespitler eksikti. İkinci rapor ise 9 ay gecikti. Biz suç duyurusunda bulunduktan sonra Adli Tıp raporu nihayet dosyaya eklendi. Bu raporda daha önce yok denilen bölgelerde DNA bulundu. Bir DNA göğüs bölgesinde, diğeri vajinal bölgede tespit edildi. Bu bulgular, cinsel saldırı ve cinayet ihtimalini güçlendirdi.”
“ARTIK BU DOSYA İNTİHAR DOSYASI DEĞİLDİR”
Özaraz, elde edilen son bulguların ardından intihar iddiasının geçerliliğini yitirdiğini belirtti:
“Adli Tıp’ın ikinci raporu, önceki algıyı çürüttü. Artık bu dosyada cinsel saldırı ve cinayet ihtimali ciddi şekilde gündemdedir. Bu nedenle soruşturma tüm yönleriyle, eksiksiz ve hızlı bir şekilde yürütülmelidir. Türkiye’de kadın ölümlerinin çoğu aydınlatılamıyor. Rojin dosyası da bu kaderi yaşamamalı.”
NE OLMUŞTU?
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş'in 27 Eylül 2024'te kaybolması ve 18 gün sonra Van Gölü sahilinde cansız bedeninin bulunmasıyla başlayan şüpheli ölüm olayı. Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunda ölüm nedeni "suda boğulma" olarak belirtilse de, intihar, kaza veya cinayet olup olmadığı konusunda kesin bir tıbbi değerlendirme yapılamamıştır. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında, İstanbul ATK raporunda Rojin'in göğüs ve vajinal iç bölgesinde iki farklı erkeğe ait DNA tespit edilmesi olayın seyrini değiştirmiş, aile ve kamuoyu tarafından cinayet şüphesi güçlenerek adalet talepleri dile getirilmiştir. Soruşturma devam etmektedir ve DNA'ların kime ait olduğu ve olayın gerçek nedeni üzerindeki belirsizlik sürmektedir.