Van’da geçtiğimiz yıl 17 yaşındaki Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmada, kamuoyunu sarsacak gelişmeler yaşanıyor. İşte detaylar…
Aradan neredeyse bir yıl geçmesine rağmen, Kabaiş’in ölümüne ilişkin soruşturma hâlâ ilerlemiyor. Dosyada iki farklı erkeğe ait DNA izleri tespit edilmesine rağmen, bu delillerin kime ait olduğu açıklanmadı. DNA’ların vücudun hangi bölgesinden alındığına dair belgeler ise, tüm talep ve başvurulara rağmen yetkili kurumlarca soruşturma dosyasına hâlâ gönderilmedi. Van Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi ve Rojin Kabaiş Çalışma Komisyonu’nda yer alan Avukat Medine Turantaylak, sürecin ihmaller zinciriyle sürüncemede bırakıldığını söylüyor.
27 EYLÜL 2024’TE KAYBOLDU, 18 GÜN SONRA CANSIZ BEDENİ BULUNDU
17 yaşındaki Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024 tarihinde kayboldu. Ailesinin kayıp başvurusunun ardından geçen yaklaşık 18 günlük sürecin sonunda genç kızın cansız bedeni Van’ın Tuşba ilçesi sınırlarındaki Mollakasım Sahili’nde bulundu. İlk otopsi raporuna göre, Kabaiş’in ölüm nedeni “boğulma” olarak kayıtlara geçti. Ancak aynı raporda yer alan kritik bir detay, ölümün intihar ya da kaza olmadığını, cinayet ihtimalinin güçlü bir şekilde masaya yatırılması gerektiğini ortaya koydu: Kabaiş’in bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA bulundu.
“DNA’LAR DOSYADA VAR AMA NEREDEN ALINDIKLARI GİZLENİYOR”
Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan ilk otopsi raporunda Rojin Kabaiş’in vücudunda iki farklı erkeğe ait DNA tiplemeleri tespit edildi. Ancak bu DNA’ların vücudun tam olarak hangi bölgesinden alındığına dair tutanaklar, aylar geçmesine rağmen hâlâ dosyaya eklenmedi. Avukat Medine Turantaylak, bu durumun soruşturmayı ciddi şekilde tıkadığını ve delillerin değerlendirilememesine yol açtığını belirtiyor:
“İstanbul ATK 1. İhtisas Kurulu raporunda, tespit edilen DNA izlerinin maktulün vücudunun neresinden alındığına dair hiçbir bilgi yer almıyor. Bu bilgi olmadan olayın nasıl gerçekleştiğini değerlendirmek imkânsız hale geliyor. Tarafımızca savcılığa defalarca başvuruda bulunduk. Ancak DNA’nın hangi bölgeden alındığına dair tutanaklar dosyaya hâlâ gönderilmedi.”
“SORUŞTURMADA GÖREVLİLERİN BULAŞ RİSKİ BERTARAF EDİLDİ”
Turantaylak, DNA örneklerinin adli süreçte görev alan kamu personelinden bulaşmadığının da yapılan analizlerle anlaşıldığını vurguladı. Bu durum, DNA izlerinin doğrudan fail ya da faillerle bağlantılı olabileceğini düşündürüyor:
“Adli tıp incelemeleri neticesinde, DNA örneklerinin otopsi ya da taşınma sürecinde görev alan kişilerden bulaşmadığı tespit edildi. Bu, söz konusu DNA’nın olay anına ait olduğunu ve faillerin tespiti açısından kritik önem taşıdığını gösteriyor.”
İLK MÜDAHALEDE GECİKME, ARAMA KURTARMA YETERSİZDİ
Avukat Turantaylak, "Soruşturmaya dair bir diğer önemli iddia ise, Kabaiş’in kaybolduğu ilk andan itibaren yetkililerin gereken hassasiyeti göstermemesi. Arama-kurtarma faaliyetlerinde ciddi bir koordinasyon eksikliği yaşandı. Rojin Kabaiş’in kaybolduğu an itibarıyla yapılması gereken hızlı müdahale adımları ne yazık ki atılmadı. Kurumlar arasında koordinasyon eksikliği nedeniyle arama çalışmaları ciddi oranda geç başlatıldı ve etkin yürütülmedi.” dedi.
ROJİN’İN DİJİTAL MATERYALLERİ DE HÂLÂ İNCELENMEDİ
Turantaylak, "Soruşturmadaki ihmaller DNA ile sınırlı değil. Rojin Kabaiş’e ait cep telefonu, sosyal medya hesapları ve diğer dijital materyaller de aradan geçen uzun süreye rağmen henüz detaylı biçimde incelenmedi. Bu durum, ölümün öncesine dair kritik verilerin kaybolmasına neden olabilir." diye konuştu.
“KADIN CİNAYETLERİNDE AYNI KISIR DÖNGÜ: İNTİHAR ALGISI VE İHMALLER”
Avukat Medine Turantaylak, Rojin Kabaiş dosyasındaki gelişmelerin, Türkiye’de kadın cinayetlerine yaklaşımda yapısal bir soruna işaret ettiğini söylüyor:
“Kadın ölümlerinin büyük çoğunluğunda soruşturma derinleştirilmeden ‘intihar’ denilerek dosyalar kapatılıyor. Bu yalnızca Rojin dosyasına özgü bir durum değil. Yıllardır kadınların adalete erişimi önünde sistematik engeller var. Bu davalarda özensiz yürütülen soruşturmalar, faillerin korunmasına hizmet ediyor.”
“TOPLUM YANILTILIYOR”
Turantaylak, bazı medya organlarının da sürece dair kamuoyunu yanıltıcı yayınlar yaptığını dile getiriyor. Özellikle ölümün hemen ardından “intihar” algısının pompalanmasının, soruşturma sürecini de etkilemiş olabileceği endişesi var:
“Bazı basın yayın organları olayın başında ısrarla intihar yayınları yaptı. ‘Darp izi yok’ gibi eksik bilgilerle kamuoyunu yönlendirdiler. Ancak otopsi raporunda açıkça iki farklı erkek DNA’sı bulunduğu belirtiliyor. Bu durum, ölümün arkasında ciddi bir suç şüphesinin olduğunu gözler önüne seriyor.”
DNA’LAR KİME AİT VE NEDEN AÇIKLANMIYOR?
Dosyada yer alan DNA’ların kime ait olduğu, bu kişilerin Rojin’le nasıl bir ilişkisi olduğu, olay gecesi nerede oldukları gibi sorular ise yanıtsız. Bu kişilerin kimliklerinin tespit edilip edilmediği ya da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılıp çağrılmadıkları kamuoyuna açıklanmış değil. Avukat Turantaylak’a göre bu belirsizlikler, soruşturmanın karanlıkta kalmasına yol açıyor.