Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü'nde yaşanan su seviyesi düşüşü ve artan kirlilik oranı, çevresel riskleri beraberinde getiriyor. Özellikle kapalı havza özelliği nedeniyle kirleticilerin gölde uzun süre kalması, su kalitesi ve ekosistem açısından ciddi tehdit oluşturuyor.
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Çevre Koruma Teknolojileri Bölüm Başkanı ve Anadolu Su Altı Araştırma ve Sporları Derneği Kurucusu Prof. Dr. Edip Avşar, Van Gölü'nün karşı karşıya olduğu tehlikelere dikkat çekti.
Prof. Dr. Avşar, göle su taşıyan akarsu kollarındaki debinin küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle azaldığını, buna ek olarak evsel ve endüstriyel atıkların da bu nehirler aracılığıyla göle ulaştığını belirtti. Su miktarının azalmasına bağlı olarak kirliliğin yoğunlaştığını vurgulayan Avşar, gölün ekosistem üzerindeki baskının giderek arttığını ifade etti.
“Atık sular mutlaka arıtılmalı”
Bitlis çevresinde önceki yıllarda yapılan çalışmalarda bu kirliliğin etkilerinin net şekilde gözlemlendiğini aktaran Prof. Dr. Avşar, "Van Gölü hem dünyamız hem de ülkemiz için önemli bir değerdir. Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü, ülkemizin de en büyük gölüdür. Sodalı bir göl olması nedeniyle kendine haiz su kalitesi ve karakteristik özellikleri mevcuttur. Aynı zamanda Van Gölü kapalı bir havzadır. Yani göle su girişleri yağış ve etraftaki nehirlerden beslenme şeklinde gerçekleşmekte olup gölün kendini yenileme kabiliyeti ise sınırlıdır.
Kapalı bir havza olması, buraya giren kirleticilerinde seyrelme ve kirletici özelliklerini kaybetme süresini uzatmaktadır. Bilindiği üzere ülkemizde akarsuların yaz kış akış rejimleri oldukça farklıdır. Kurak mevsimde akarsuların akış rejimleri oldukça düşmektedir. Bunun üzerine günümüzde yaşanılan küresel ısınma ve iklim değişikliği olgularının etkileri de eklendiğinde akarsu akımları daha da azalmaktadır.
Bu durum Van Gölü üzerinde de etkili olmakta ve Van Gölü'ne giren besleme akımlarının düşmesi nedeniyle gözlenen mevsimsel çekilmeler de önceki dönemlere göre çok daha etkili olmaktadır. Ayrıca göle giren akarsu kollarında azalan debinin yanında endüstriyel faaliyetler ve evsel kirlilikte etkili olmakta, bu kaynaklar gölün beslenmesinden çok kirliliğin göle taşınmasına sebebiyet vermektedir.
Bu kollarda azalan su miktarı ile bu kirlilik daha da derişmekte ve göl su kalitesi ve göl ekosistemi üzerindeki kirletici etki çok daha belirgin hale gelmektedir.
Bu çerçevede Bitlis çevresinde önceki yıllarda yaptığımız çalışmalarda bu kirliliğin etkilerini net gözlemleme fırsatı elde ettik. Bu duruma karşı önlem alınması açısından elde ettiğimiz verilerden bilimsel çalışmalar da üreterek bunları yayımladık.
Elde ettiğimiz sonuçlar; göl çevresindeki akarsulardan su teminine yönelik çalışmaların daha dikkatli yapılması, çekilen suyun gölün beslenmesini etkilememesi, göl etrafındaki yerleşimler ve endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan atık suların arıtılmadan gölü besleyen nehirlere ve dolayısıyla Van Gölü'ne deşarjının önüne geçilmesini gerektirmektedir."