Barut kokusunun en yoğun hissedildiği coğrafyadır Ortadoğu…
Evlat acısının, ana feryatlarının en çok duyulduğu yerdir.
Gözyaşı, çoğu zaman yağmurdan daha çok yağar bu topraklarda.
Enkazlar, cansız çocuk bedenlerinin sessiz çığlıklarıyla doludur.
Ortadoğu, yeryüzünün cehennemidir adeta…
İhanetlerin merkezidir.

Üç-beş kuruş menfaat uğruna maneviyatın haraç mezat satıldığı;
din simsarlarının secdeye eğilen kardeşini sırtından bıçakladığı yerdir Ortadoğu.
Arap şeyhlerinin sofralarında meze olan bu halk,
emperyalist devletlerin gözünde koca bir insan mezbahanesidir.

Peki, Ortadoğu tüm bunları hak ediyor mu?
Yaşananlar, Yaradan’ın bir cezalandırması mı yoksa?
Zira O dilemeden bir yaprak dahi kıpırdamaz.

Ancak düşündürücü olan şudur:
Neden Yaradan, Norveçli’yi değil de Gazze’deki Müslüman çocuğu,
Tahranlı çarşaflı anayı, Rojavalı sofu babayı bu sınavla imtihan ediyor?
Sizce de fazla manidar değil mi?
Zurnanın "zırt" dediği delik tam da burası olsa gerek...

Dedim ya, yaprak bile O istemedikçe kıpırdamaz.
Defterde yazılanlar silinmez.
Eğer sen, dededen toruna kadar krallığı vazgeçilmez hale getirirsen…
Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını aile fertleri arasında paylaşırsan…
Saltanatını korumak için yıllardır omuz omuza yaşadığın halklara
kimyasal gazlar dahil her türlü silahla zulmedersen…
Kendinden olmayan tüm kavimleri yok sayarsan…
Babaları, çocuklarının gözleri önünde darağaçlarına gönderirsen…
Kusura bakma ama Yaradan da günü geldiğinde seni bu acılarla sınar.

Ve işte o zaman…
Zalim bir Yahudi'yi, deli bir Amerikalı’yı başına musallat eder.
Sırtını dayadığın, sözde ümmet-i Muhammed görünen,
cüppeli, takkeli, sakallı, göbekli şeyhler, hacılar, hocalar da
sana sırt çevirir, kendi saltanatlarını sürdürmeye devam ederler.

"Etme – bulma dünyası" denilen tam da budur işte.
Ve belki de bu, büyük imtihandır…

Ancak Rabbimden niyazım odur ki;
Mazlum ve masum çocuklar, analar, yaşlılar,
sizlerin ihtirası uğruna daha fazla acı çekmesinler.
Ve Allah hiçbir anne-babayı evlat acısıyla sınamasın…