70’li yıllarda din-devlet-bayrak kullanılarak sağ cenahın en fazla örgütlenerek insanları tek düşünceye hapsettiği illerden biri de hatta başta gelen illerden biri de Elazığ’dır. MHP’nin gençlik örgütlenmesi Ülkü Ocakları o yıllarda bazı polislerin gözetiminde dahi solcu gençlere karşı eylem yapabilmiştir. Yani sadece siyasi partiler değil devlet de Elazığ’ı tek tip hale getirmek için zamanında elinden geleni yapmıştır.
Elazığ’ı tek tipleştirmek, sol, demokrat, Alevi ve Kürt kesim için korku şehri haline getirmek zor olmamıştır. Zincirin zayıf halkası sayılan Elazığ’da her şeyden evvel hem komünizm karşıtlığı üzerinden hem de Sünni-Alevi çelişkisi ve Kürt-Türk ayrımı üzerinden özellikle Sünni ve kendini Türk zanneden bir kesim Elazığlı derin devletin has militanı haline getirilmiştir.
Susurluk Raporu’yla da belgelenip hapis yattığı için eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar belki en bilinenidir, ama Elazığ hele 1984’te başlayan PKK eylemlerinden sonra derin devlet için tam anlamıyla militan yuvası olmuştur. Ve halen öyledir.
Bu hilal bıyıklı militan kitle, derin devletin hazmetmediği her gelişmede sahne alırlar; özellikle Alevilerle ve Kürtlerle ilgili her olumlu gibi gözüken gelişmeyi provoke etmek için amadedirler, küçük bir işaret de onları harekete geçirmeye yeter.
Geçen hafta bir spor müsabakası oldu, yine sahnedeydiler.
“Çoğu kimse PKK silah bırakıyorken ne diye Elazığlı ‘PKK dışarı’ diyerek Vanspor oyuncusuna saldırsın?” diye sorabilir, nedeni belli, çünkü ulusal kanadı temsil eden derin devlet PKK’nin elinde silah kalsın ister. Derin devlet, ekonomik, sosyal ve siyasi kriz durumlarında konuyu saptırmak için savaşacağı bir tane örgüt olsun ister. Ya da Alevilerle ve Kürtlerle ilgili “iyi” bir şey konuşulmaya başladığında o iyi ses çatışılarak kısılsın ister.
İşte, özellikle askeri vesayetin hâkimiyet kurduğu yıllarda Elazığ’da başlatılan hilal bıyıklı militan üreticiliği bu sebepledir.
Bugün de PKK’nin silah bırakma aşamasında yine bu kitle Elazığ’da, Bursa’da, Ankara’da olduğu gibi birçok ilde spor alanında, birçok yerde de kamuoyuna pek yansımayan başka eylem ve girişimlerle sahne alıyor.
Peki, hem kendileri yerli yersiz her şeye öfkeli hem garip tutumlarıyla çevresindekileri öfkelendiren bu Elazığlılar kim?
Çok merak edenler Elazığ’ı şöyle bir baştan sona kolaçan edebilir, gezebilir; Sıradan bir kentin sıradan insanlarıdır her biri.
Çoğunluk yoksul ve işsizdir…
Köyler, yoksulun da yoksulu…
Kahvehaneler gençlerle doludur…
Çalışanı da çimento tozunu yuta yuta bir hal olmuştur!
Zengini, ülkenin genel gidişatının zenginleri; siyasetten, derinlerden nemalanan türden…
Adli istatistiklerde uyuşturucu kullanımı ve imalatında ilk sıralarda yer alıyor.
Suç oranı en yüksek illerden biri…
Ve depremde en yalnız bırakılan illerden biri oldu Elazığ, basın bunu ziyadesiyle işledi de ama çoğunluk meseleyi “kader” diye anladığı için bir de serde derinlere “militanlık” var ya kimseye kusur bulunamadı.
Aslında Van nasıl bir kadere sahipse, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis nasıl bir konfora sahipse Elazığ da öyle bir yerdedir. Bir ekstrası yoktur, devletin ona yaptığı ekstra bir güzellik yoktur, derinin de umurunda değildir Elazığ. Devletin de derinin de gözünde Van, Muş, Bitlis, Bingöl, Mardin ne ise Elazığ da odur.
Hâsılı inceleyin, araştırın, analiz edin, sadece şunu göreceksiniz; Elazığ insanı zamanında oyuna getirilmiş ve halen o oyunun içinde debelenip duruyor.
Maraş öyle, Erzurum öyle…
Bir dönem Muş bu dediklerimin hepsinden daha keskin bir noktadaydı. Ne olduysa toparlandı Muş, ama bu birkaç ilin insanı 70’li yıllarda çok kötü bir şekilde oyuna getirilmiş ve üstelik 2025’i de bitirmek üzereyken oyun halen devam edebiliyor bu illerde.
Düşenin düşene sahip çıkması gereken bir coğrafyada zamanında tezgâhlanan oyun Elazığ’da ve bu diğer illerde son hız oynanmaya devam ediyor.
Elazığ toparlanmak zorunda… Elazığlı kendi işine odaklanmalı. Sorgulamalı her şeyden evvel…
Her bir şeyi sorgulamalı…
Elazığlı artık bir dönem cinayet örgütleyen Mehmet Ağar’ı sahaya davet etmemeli…
Deprem yerine, tarım yapılamayan çorak araziye, hayvansız kalan ağıllara, insansız kalan yaylalara, köylere, kenar mahallelere devleti davet etmeli, hesabını sormalı krizlerin ama Mehmet Ağar’ı futbol sahasına davet edip etrafa küfürler savurmamalı Elazığlı.
Oyunu bozmalı Elazığlı…
Kendi normal hayatına dönmeli.
Devletin askeri, polisi, istihbaratı var ise kendisinin boş bir fazlalık olduğunu anlamalı!
Sloganların, hilal bıyıkların karın doyurmadığını anlamalı Elazığlı.
Eminim devlet de bugün bu tip bir Elazığ’dan rahatsız, ama ne ekersen onu biçersin.
Taşkınlıklardan ve aşırılıklardan Elazığspor hükmen mağlup oldu. Eminim 90’larda olsa böyle bir karar alınmayabilirdi. Hatta taşkınlıklar gurur vesilesi edilebilirdi.
Elazığlı şimdi bu karardan rahatsız, bu anlaşılır bir şey, takımın bir anda emeklerinin heba olması öyle kolay hazmedilebilecek bir şey değil, ama Elazığlı zamanında oyuna getirildiğini de anlamalı. Anlamalı ki kin ve nefret yerine centilmenlik, rakibe yaşam hakkı ve empati kurabilme yeteneği daha önemli.