Kurduğumuz cümlelerin sonuna meli-malı ekleriz. Şöyle yapılmalı, böyle edilmeli diye…
Önce bir eskiye gidelim. Eski Van, zengin bir ekonomiye sahipti. Tarih boyunca ticaret yolları açısından doğu ile batıyı birbirine bağlıyordu. Van, önemli bir kavşaktaydı. Kervanlar ve tüccarlar tarihi İpekyolu’ndan geçerek, Van’ı bir ticaret merkezi haline getirmişti. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Van, zengin kentler arasında sayılıyordu. Van Kalesi ve çevresindeki ticaret merkezleri, bölgenin ticaret potansiyelini yükseltmişti.
Van, tarih boyunca farklı kültürlerin etkisi altında kalmış ve bu da ticaretin çeşitliliğini artırmıştı. İpek, baharatlar, kumaşlar ve diğer ticari mallar Van üzerinden batıya taşınmış ve şehir bu ticaretin merkezi konumunda olmuştu. İpekyolu ile Van, Orta Doğu’dan, Orta Asya’ya ve Avrupa’ya bağlanan ticaret yolu olmuştu. Van Savatlı Gümüşü de, İpekyolu üzerinden Avrupa saraylarına kadar girmişti.
Van Gölü'ndeki Adır Island ve Akdamar Island gibi ticari merkezler, bölgede ticaretin yoğunlaştığı bölgeler olmuştu.
Coğrafi yapısı gereği tarım ve hayvancılıkta hayli ilerleyen Van, çok sayıda tarım ürünlerinin yetişmesine elverişliydi. Van Gölü çevresindeki verimli topraklar, meyve bahçeleri için ideal bir ortam sunuyordu. Elma, armut, kiraz, şeftali gibi meyveler bu bölgede bol miktarda yetiştiriliyordu. Bölgelere ve mahallelere verilen isimlerden bile belliydi. Fidanlık, Van’ın üzüm bağları meşhurdu. En güzel örnek Şah bağı…
Van'da buğday, arpa, çavdar ve mısır gibi tahıl ürünleri de yetiştiriliyordu. Sebze yetiştiriciliğinde de önemli bir yerdeydi. Süt ve süt ürünlerindeki lezzet ise dillere destan olmuştu. Van otlu peyniri başta olmak üzere…
Ermenilerin dahiyane bir şekilde, köyler arasında kurdukları süt kanalları aracılıyla süt ürünleri işletmeciliğinin yapıldığı yerdi Van…
Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık yaygındı, hele küçükbaş hayvan sayısında hem Osmanlı döneminde hem de Türkiye’de birinciydi. (Helen birinciliğini koruyor ama 10 milyonlarla ifade edilen sayı, 3 milyona kadar geriledi) Oysa bir zamanlar Van’dan Orta Doğu’ya hayvan ihracatı yapılıyordu.
Eskiden Ermenilerin Aygestan yani Bahçeşehir dediği ki, her evin mutlaka bir bahçesi vardı ve o evlerin önünde cennet suyu gibi tertemiz Karhêz suları akardı.
Üzülerek söyleyelim, geçmişte kaldı…
Bugünlerde muhteşem göçe başlayan Van Balığı İnci Kefali, efsanesi devam ediyordu. (Yıllık 8-10 bin tona kadar düştü.) Cumhuriyet Caddesi’ne kadar gelen Van Balığı İnci Kefali’ni gören büyüklerimiz vardır. Malum Van Balığı tatlı sulara göç ediyor ardından yine Van Gölü’ne dönüyordu. O dönemlerde Van Cumhuriyet Caddesi’nde de bulunan Karhêz suları aracılığıyla, Van Balığı, Cumhuriyet Caddesi’ne kadar geliyordu, yumurtalarını bıraktıktan sonra evine dönüyordu. Tabii şimdilerde tüm Karhêz sularını yok ettik. Ondan sonra da küresel ısınma deyip duruyoruz, biz yok ediyoruz dünyamızı biz…
El sanatları denince adından söz ettiren Van’da, bir zamanlar halı, kilim ve yün dokumacılığı ön plandaydı. Van kilimleri turistlerin ilgi odağıydı. Geleneksel desenlerin işlendiği seramik işçiliği ve çömlekçilik neredeyse tarihe karıştı.
Yeraltı ve yer üstü kaynakları bakımından dikkat çeken Van’da, 1800’lü yıllarda Ruslar, Muradiye’de petrol çıkarırken, Ermeniler Bahçesaray’da altın ve gümüş madenleri işletiyordu.
Çok değil 1990’lı yıllarda Van Cumhuriyet Caddesi’nde çadırlarda konaklayan Avrupalı turistleri görmek mümkündü. Van’ın uluslararası 101 tescilli tarihi ve turistik değeri var. Van Gölü-Van Denizi, Van Kalesi, Van Kedisi, Van Kahvaltısı, Akdamar Adası, Çarpanak Adası ve daha nice doğa harikası makanları var. Özellikle Van Gölü Havzası mutlaka turizm bölgesi ilan edilmelidir.
Tüm bu bahsettiğimiz konular işin ticari boyutuydu, peki Van eğitimde, sağlıkta ve sosyal hayatta ne durumdaydı? O dönemler eğitim dini ilimler ve fen bilimleri derslerinin verildiği medreselerde veriliyordu. Bu anlamda da Van, ön plandaydı. İslam dünyasının alimleri, Seyit Fehim Arvasi döneminde Van’da toplanıyordu. Öyle ki bu nedenle, “Dünyada Van Ahirette İman” sözü Seyit Fehim Arvasi döneminde söylenmiştir. Hekimlerin uğrak yeriydi Van.
Peki bu kadar kadim şehir olan Van’da günümüzde durum nedir diye şöyle bir bakalım. Van’ın kendine has bir ekonomik potansiyeli halen bulunmaktadır. Her ne kadar istenilen düzeyde olmasa da..!
Dış ticaret istatistiklerinin birbirini dengelemediği ithalat ve ihracat rakamlarının komik düzeyde kaldığı bir şehir oldu Van. Van üzerinden ihracat yapan Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyükşehirlere ait firmalar bulunuyor. Evet ihracat Van’dan yapılıyor ama ihracatı yapan Vanlı firmalar değil, az sayıda Van firması ihracat yapıyor. Dönemsel olarak sınır ticaretinde bir artış yaşanıyor ancak o da kotalara takılabiliyor.
Tekstil alanında önemli gelişmeler oldu ancak 11 fabrikanın kapanması sorunların olduğunu gösteriyor. Tekstil fabrikaları Mısır’a yöneldi ancak yine de Van’da 10 tekstil fabrikasının daha kurulacağı açıklandı. Umarız daha fazla yeni istihdam kapıları açılır.
Peki Van’da ne yapılmalı?
Van Denizi Festivali, Flamingo Festivali, Tarihi ve turistik ören yerleri restore edilmeli. (Bartalemous Kilisesi restore edilirse açılışına Papa bile gelir. Hristiyan dünyası için o kadar kıymetli bir yer) Van Kalesi bal mumu heykelleri ve tarihi değerlerin anlatıldığı son teknoloji ile donatılmalı ve daha fazla ziyaret edilebilir hale getirilmeli)
Magazin bir şehrin tanıtımında büyük bir paya sahiptir. Çok sayıda ünlünün katılımıyla her yıl Abalı Kayak Merkezi’nin açılışı yapılmalı. Çok değil birkaç yıl içinde bütün Türkiye Van’ın adını duyar. Palandöken böyle oldu. Güneş Elektrik Santrali (GES), Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) ve Jeotermal Enerji Santrali (JES) kurulmalı.
Yazının başında da dediğimiz gibi MELİ-MALI
Edilmeli-Yapılmalı
Barışla Her Şey Düzelir…
Barış Hükümlerin Efendisi Olsun...