Günümüz popülaritelerinden biri de futboldur. Seyir zevkinin yanında ciddi de bir ekonomik sektördür. Belki dünya çapındaki birçok önemli şirketten daha fazla para dolaşımının olduğu bir sektör… İstihdam alanı da o denli geniştir.
Olumlu olumsuz yanları vardır futbolun. Uzlaşıya da vesile olur, holiganlığı da üretir. Bazen barışık olur, bazen kavgaya sürükler...
Futbolun kavgalı tarafından en fazla etkilenen kesim düzenle sorun yaşayan kesimlerdir. Futboldaki kavga, toplumu kendi sorununu düşünmekten ve dert edinmekten bir müddet alıkoyar. Alışkanlık haline gelince de hepten unutur.
Futbolun kavgalı tarafını en fazla seven ise yoksulu yönetenlerdir, düzendir. Hükümetler, iktidarlar, olumsuz seyreden hayatı bir şekilde hasıraltı etmek isteyenlerdir. Bu nedenle futbolda kavgayı körüklemek için sürekli fırsat kollarlar.
Ne yazık ki futbolun seyircisi ve parasal gücü de ekseriyetle düzenle sorun yaşayan kesimlerdir. Yoksullardır, işsizlerdir, düzenden en fazla siyasi ve ekonomik baskı görenlerdir.
Ve bu kesimler çabuk heyecanlanır, çabuk sinirlenir ve çabuk harekete geçer. Küçük bir kıvılcım, onları futbol isyanına itmeye yeter. Seyirci psikolojisi kendi yaşam biçimiyle özdeştir aslında, ani öfke patlaması ondandır. Bu ise, durumu bilen düzen kurucularının işine yarar.
Sözü Vanspor-Elazığspor Play-Off maçına getirmek istiyorum. Televizyonda izleme imkânım oldu.
Seyircide çok ciddi bir öfke hâkimdi. Evet, 1. Lig’e çıkmak önemli, ama bu öfke bununla ilgili değildi, sanki seyirciyi kışkırtan bir gizli güç vardı.
Düşünün, takımı 4-0 önde olan bir seyirci kitlesi neden karşı takıma karşı halen kine dönüşen bir tepki içinde olur? Kaldı ki olaylar çığırından çıksa, takımın hükmen mağlup sayılmasına neden olacak gelişmeler dahi olabilirdi.
Elazığ’da bir dernek yöneticisi ile bir televizyon kanalı sunucusu günler öncesinde kışkırtıcı açıklamalarda bulunmuşlardı. Buna karşılık aynı tondan gelen Vanspor yönetiminin açıklaması… Olaylara sebep bu muydu? Bu dahi olsa doğru muydu? Vanspor ve Elazığspor yönetimi konuya benim anlattığım çerçevede ne kadar vakıf? Yoksa onlara göre bu işte aksayan bir taraf yok mu?
Şimdi bu karşılaşmanın rövanşı Elazığ’da oynanacak. Van oyuncusunun da Elazığ’da benzer bir tutumla karşılaşmasını tasvip etmek mümkün mü?
Ama tasvip edenler çıkacaktır, o da kitleleri kavgayla, gürültüyle yönetmek isteyenler. Toplum arasına ne kadar çelişki girerse yeridir diye düşünenler…
Van insanı ile Elazığ insanı aynı coğrafyanın insanı. Aynı havayı soluyan, aynı sorunları yaşayıp, aynı kaderi paylaşan insanlar.
Van kurumları ile Elazığ kurumları da ha keza. Futbol olur, başka sektörler olur, ama her iki şehrin kurumları birbirine yakın durması gereken kurumlar.
İşte, “kardeş” sözcüğü aslında Van-Elazığ karşılaştırması için kullanılabilir.
70’li, 80’li yıllarda değiliz, hatta dünde bile değiliz, bugünkü değişim yarını geride bırakan türden, ülkedeki en büyük silahlı örgüt devletle uzlaşma yolu ararken, kardeş iki şehrin yoksullarının kavgaya tutuşması manidar bulunmalıdır.
O nedenledir ki her iki kentin kulüp yönetimi sadece futbolu, futbolcuyu yönetmekle mesul olmamalıdır, aynı zamanda seyirciyi yönetmekle de mesul olmalıdır. Seyirciyi doğru yönde bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve olgun hale gelmesini sağlamak yönetimlerin yapacağı açıklamayla, takınacağı tutumla mümkündür.
Kulüp yönetimleri aynı zamanda kendi şehrinde kendileriyle ilgili açıklama yapanlarla da hesaplaşmasını göze almalıdır. Bu siyasetçi olur, STK yöneticisi olur, basın mensubu olur, yazarçizer olur… Duyguları okşayan olumsuz açıklamalara rıza göstermemeleri gerekiyor. Rıza gösterildiğinde bu direkmen seyirciye de yansıyor.
Diğer yandan varsa kulüp yönetimleri arasında çelişkiler, uzlaşmazlıklar, bunlar görüşmeler yoluyla hal yoluna koyulabilir, günümüz iletişim kanalları buna çok müsait…
Ha bu yapılmıyorsa, o zaman yapılan şey, yoksulu yoksula kırdırmak anlamına gelir.
Yani özcesi, kulüp yönetimlerinin, seyirciyi birbirlerine karşı kinlerini kusma aracı yapmamaları en ahlaki olanıdır.
İddialı olmaya bir sözüm yok. Ama kendi düşüncem, iddia her ne olursa olsun yine de sporun dostça olanı güzeldir.
Aslında bunu başarmak şampiyonluktur; dostluğun ve barışın şampiyonu olmak az bir şey olmasa gerek!
Hele toplum arasına nifak sokmanın ve kader birliği eden insanları kavgaya sürüklemenin en kolay olduğu bir ülkede…